MİHRİMAH



Yakarış
Hani gönül mescidi, hani sohbet-i ihvan?
Alın teri, göz nuru, münevver hüsn ü cihan?
Güneşi aya katıp, göğsünde kundaklasan,
Erişti fasl-ı hazan geri dönmez yelkovan..

Tevafuk, vahiy gibi göz eşiğini aştı.
İnşirahın nuruyla maverayı dolaştı.
Ağzım dilim tutuldu, aklım dimağım şaştı.
Aşka tercüman olmak, miraca çıkmaktan zor,

Savrulduk okyanusla gökyanus arasına.
Şafak ile gurubun kıyısız deryasına
Hem seyir defterine hem yol haritasına
Göz gözden kaçınırken baksan zor bakmasan zor

Sürüklendik sükûtun, nüktesiyle gün be gün
Ya araf’ a müebbet ya da mahşere sürgün
Lütfün ve tevafukun hikmeti mahinurun;
Kalp eşiğini geçmek sıratı geçmekten zor,

Yaprak yaprak döküldü; takvimden günler, aylar,
Kuşluk sofralarından yadigâr hatıralar,
Ne izin verdi yıllar, ne kördüğüm palamar,
Söz huysuz keman gibi sussan zor konuşsan zor,

Derin denizler gibi sükûtun derin gizi
Kâh zirveye taşıyor, kâh sürüklüyor bizi,
Hakk’a ulaştırmadan vuslat dilekçemizi,
 Gökyüzüne ulaşmak arş’ a ulaşmaktan zor

Ya rab!.. Bir mabet gibi âşına mekân olsa
Kutsal ibadet gibi nura camekân olsa
Sessiz hıçkırıkları sonsuz mutluluklara
Sonsuz mutlulukların sebebi imkân olsa
ah, İstanbul, 2015

nurefşan: nur saçan,
fasl-ı hazan: eylül, sonbahar
Sohbet-i İhvan: Yakın dostlar, arkadaşlar,
hüsn ü cihan: dünya güzeli

(yarım kalan dizeler…)
.....

Kuşluk sohbetleri, Edirnekapı
Bir tevafuk, bir lütuftu, hikmetti,
Bir aşkın mihrabı; o eşsiz yapı
Bir zarafet, bir letafet, sebepti,

Bazen arzı bazen arşı gezerdik
Bazen zoru ferasetle çözerdik,
Kâh üstünü kâh altını çizerdik,
Dershanemiz bir dergâhtı, mektepti…

Mazi bizde, ati bizde, an bizde
İhvan bizde, canan bizde, can bizde
Damlayı deryaya taşıran bizde
Kalplerdeki mürüvvetti, lezzetti

An olur Mihrimah anımsanırdı
Sohbet aydınlanır, gün nurlanırdı
Yedi günde yedi ayrı nur vardı.
Sohbet değil, bir ülfetti, halvetti

Gönülleri şefkat ile süslerdik
Muhabbeti vuslat ile beslerdik
Ahde vefa, özde sadakat derdik
Bu sözleşme beşaretti, hasretti.

Güneşi zapt için çıkmıştık yola.
Dert omuz omuza umut kol kola.
Var mıydı yılgınlık var mıydı mola,
Bu bir şevkti, inançtı, ibadetti

Hasretin kıyamda durduğu yerde
Gönül pencerede, göz perdelerde,
Vuslata açılan mukaddes perde;
Zamanı tüketti, sabrı tüketti...

İlimde, irfanda, fende kâmil ol
Varlıkta, yoklukta, tende kâmil ol
Hakikat yolunda sen de kâmil ol
Basiret bir hidayettir, gayrettir.
,,,,,,,,,,,,


(ah, İstanbul, Ağustos 2015)



Mihrimah (2)

İlahi bir tevafuk: im tamam, imge tamam
Bir lütfün tecellisi gibiydi yer ve zaman
Rahmet ve basiretin yoğunlaştığı nurdan,
Saikalar boşandı, yere indi asuman.

Fecrin ay ışığından, ufkun gün batımından,
İlahi vahiy gibi kalplere inen nurdu.
Kuşluk sohbetlerinin atardamarlarından,
Sızan sükûtun sırrı, sebebi okunurdu.

Dosttan, yarenden öte, ötelerden öteydi.
Nüvesindeki nurun tenviri yüzündeydi.
İki cihanda aşkın secde ettiği kudret,
Maveranın eşiği gözbebeklerindeydi.

Bu tesadüfün sırrı, tevafuktaki sırdı.
Ne sır gibi saklanır, ne de açıklanırdı
Beytullah’ta buluşan yüreklere aşikâr
Sırat gibi yol olur cennet gibi yansırdı.

Ya rab!.. Bir mabet gibi âşına mekân olsa
Kutsal ibadet gibi nura camekân olsa
Sessiz hıçkırıkları sonsuz mutluluklara
Sonsuz mutlulukların sebebi imkân olsa

ah, İstanbul. Ocak,2015

Mihrimah (1)

Şahikanda parlyan sultan; Edirnekapı:
Bir aşkın mihrabıdır; bu sır, bu eşsiz yapı.

Bu bir taş yapı değil; bu bir çığlık, bu bir âh
 Pür estetik felsefe, hendesedir Mihrimah

Ay ışığı minare, teri tutuşan duvar
 Harcında bir tutkunun gözyaşı, göz nuru var.

Mahşere sürülse de, hasret olsa da vuslat;
Gökyüzü yere indi, yer yükseldi yedi kat

Mabede dönüşürken o mukaddes sadakat
Bir saltanata karşı, bir saltanattı sanat,

Şafak ile gurubun secde ettiği yere,
 Nurdan şelale taşır yüz altmış bir pencere

Nurla dolmasaydı kalp ya da kalp kırıkları
Yansıtır mıydı mermer, sessiz hıçkırıkları

İnşirah süresini işlerken satır satır
Bize mukadderatın sırrını hatırlatır

Bu, bir tesadüf değil, bir tevafuksa eğer;
“Görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler.”
..................................

ah, İstanbul. ocak 2015




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder