YA GÖKYÜZÜ AĞLARSA
Aşkın yörüngesine, umudun gölgesine,
Sarıldıkça savrulduk ötenin ötesine,
Sevda mabedimizin minberine kurulduk;
Hep kendimizi yazdık; kendimize okuduk.
Ayışığı sessizce süzüldü okyanusa,
Bembeyaz köpüklerin üstüne basa basa
Döküldü gözlerinden titrek iki damla su
İki göktaşı gibi savurdu okyanusu...
Ayıldık alnımızda zemheri soğuk terle,
Kumlara sürüklenen bembeyaz köpüklerle…
Çok bencil çok vefasız olduğumu anladım.
Neden uyanamadım, neden ufkum çok kısa,
Neden bir yaren kadar yanında olamadım.
Bu füsun parıltının bu sessiz saikanın
Ya dert yükü ağırsa, "ya kördüğümü varsa.”
Kalk toparlan yüreğim, toparlan sen de aklım,
Çıplak ayak koşarak, dolaşın adım adım.
Yol olun, çare bulun, vicdanı yok zamanın.
Ne dünya malı derdim, ne şan şöhret maksadım;
Ömrümün kalanını dostluğuna adadım
Üzülme ayışığı düşmesin bir damla yaş.
Her anı dolu yaşa, he anı yavaş yavaş
Işık ol, nuru paylaş. ufku aş, hududu aş,
Yüreklerde olgunlaş, yüreklerde sonsuzlaş.
Derya ol, okyanus ol, kürek okusun seni,
Şefkat ol, merhamet ol, yürek okusun seni
Minber okusun seni, mihrap okusun seni.
Dört kapısı açıkken sebilken mabedinin
Gökyüzünden nur yağsın güneşte gör gölgeni
Sen, bulutların kızı göklerin ışığısın,
Çelikten bir yay gibi asla sönmesin hırsın
Güneşi hedefledik yıldızlar tramplenin,
Engelleri katlayıp üstüne basa basa
Kendine ulaşmalı, kendini aşmalısın.
Öyle yaşamalısın; mutlu olmalısın ki
Ardından beni bile gururlandırmalısın,
ah, istanbul, nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder