Tut Ellerimden
Sırat'tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden
Niyet ak güvercin vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden
Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza yele yağışa
Giden ilkbahara gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden
Birleşmek üzredir şafakla gurup
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden
Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden
Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden
Şüphe başlangıçtır karar nihayet
Zamanı zamana etme şikâyet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden
Abdurrahim Karakoç
Birtanem
Sevda güneşiyle buluşan ağaç,
Sonbaharda çiçek açar Birtanem.
Bir tebessüm olur bin derde ilaç,
Aşk bakidir,
Her şey geçer Birtanem…
Eser dost meltemi uzaktan önce,
Daveti kalp duyar kulaktan önce.
Güzellik suyunu dudaktan önce,
Gözler içer,
Gönül içer Birtanem…
Muhabbette gece olmaz, gün batmaz,
Uykulara beden yatar, can yatmaz,
Sağlam insan söz verince aldatmaz,
İhmal eken,
Sitem biçer Birtanem…
Şüpheleri hafızandan sil gayrı,
İhsanımsın, ilhamımsın bil gayrı.
Seviyorsan kanadım ol gel gayrı,
Kuş kanatsız nasıl uçar Birtanem? …
Yağarken üstüme mevsimin karı,
Armağan et bana sonsuz baharı.
Işıkta pervane,
Çiçekte arı,
Rüyasını kendi seçer Birtanem…
Abdurrahim Karakoç
Sonbaharda çiçek açar Birtanem.
Bir tebessüm olur bin derde ilaç,
Aşk bakidir,
Her şey geçer Birtanem…
Eser dost meltemi uzaktan önce,
Daveti kalp duyar kulaktan önce.
Güzellik suyunu dudaktan önce,
Gözler içer,
Gönül içer Birtanem…
Muhabbette gece olmaz, gün batmaz,
Uykulara beden yatar, can yatmaz,
Sağlam insan söz verince aldatmaz,
İhmal eken,
Sitem biçer Birtanem…
Şüpheleri hafızandan sil gayrı,
İhsanımsın, ilhamımsın bil gayrı.
Seviyorsan kanadım ol gel gayrı,
Kuş kanatsız nasıl uçar Birtanem? …
Yağarken üstüme mevsimin karı,
Armağan et bana sonsuz baharı.
Işıkta pervane,
Çiçekte arı,
Rüyasını kendi seçer Birtanem…
Abdurrahim Karakoç
Sılada Sılasız Kaldım
Sılada sılasız kaldım
Suyum garip aşım garip
Ben kendime gurbet oldum
İçim garip dışım garip
Bayram diye insem düze
Düşman olur astar yüze
Kattım geceyi gündüze
Uykum garip düşüm garip
Temmuzda üşür gezerim
Zemheride akar terim
Dört mevsimde derbederim
Yazım garip kışım garip
Felek bir gün rahat koymaz
Çağırsam kaderim duymaz
Ayağım aklıma uymaz
Gövdem garip başım garip
Parasız kesem suç olur
Acıkıp yesem suç olur
Sözüm var desem suç olur
Dilim garip dişim garip
Ben bu devre nerden geldim
Kırk parçayı bire böldüm
Bugün doğdum dünden öldüm
Vaktim garip yaşım garip
Koştum hakikat ardına
Yandım ayrılık derdine
Git bak ölüler yurduna
Kabrim garip taşım garip
Abdurrahim Karakoç
Sen ve Ben
Gün değil, hafta değil, ay değil
Beş sene, on sene sonra gelsen de
Bu canım durdukça tende
İyi bil
Beklediğim sensin.
Bazen bir demet gül alırım elime
Bazen ıhlamur çiçeği
Her şeyin doğrusu ve gerçeği
Kokladığım sensin.
Cebimde mektubun olmayabilir
Ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda
Öğrenmek istersen eğer
Gel, sevda iklimime gir
Açılmamış gönül kasamda.
Sakladığım sensin.
Yağan yağmur duyar mı bilmem
Topraktaki mutluluğu?
Ve güneş vurunca topraktan yükselen buğu
Doldursun diye
Yerle gök arasındaki boşluğu
En masum sevgiye
Eklediğim sensin.
Uykudayken, uyanıkken
Uzakta ve yakında
Sen olmasan da farkında
Gidip gidip arada bir
Yokladığım sensin.
Abdurrahim Karakoç
Mihriban
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
'Yâr' deyince, kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk, kağıda yazılmıyor Mihriban.
Önce naz, sonra söz ve sonra hile...
Sevilen, seveni düşürür dile
Seneler, asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban.
Tabiplerde ilâç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut cizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne...
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı...
Çözemedim... Çözülmüyor Mihriban.
Abdurrahim Karakoç
( 07.06.2012 tarihinde - BUGÜN- vefat etti. )
Misilleme
‘İki kere iki dört’ ediyorsa,
Ben de seni seviyorum, darılma.
Bir de ‘Her gecenin sabahı var’ sa,
Ben de seni seviyorum, darılma.
‘Her yokuşun bir inişi olur’ sa,
‘Aka aka, su çukuru bulur’ sa,
İnsan doğar, yaşar, sonra ölürse,
Ben de seni seviyorum, darılma.
Durup dinlenmeden akarsa pınar,
Her yıl kıştan sonra gelirse bahar,
Balıkların suyu sevdiği kadar,
Ben de seni seviyorum, darılma.
Dikkat eyle geçmiyorum sırayı;
Bozar ise kader bozsun arayı.
Aç ekmeği sever, fakir parayı…
Ben de seni seviyorum, darılma.
Abdurrahim Karakoç
Tanrı Katına
Yerleri gökleri yaratan Tanrım,
Sana, Sen’den şikâyetim var benim.
Hâkim-i mutlaksın, haktır kararın,
Anlatayım hâllerimi gör benim.
Bir gönül verdin ki oldum esiri;
Bulur kusursuzda yüz bin kusuru…
Biri bire bölsen çıkar kesiri!
Bu gidişle iflâh olmam zor benim.
Üfledim, ötmedi aşkın düdüğü
Aşamadım arpa boyu gediği
Bana çirkin, elin güzel dediği…
Ya aklım yok, ya gözlerim kör benim.
Yalanı gerçekte saklanmış gördüm
Gündüzlerde gece, yazda kış gördüm
Hayat diye verdiğini düş gördüm
Tüm “nedenler” benliğimi yer benim.
Hava gurbet, toprak gurbet, su gurbet…
Alev alev sardı beni bu gurbet…
Esas derdim; ne sıladır, ne gurbet…
Dost ufuklar düşünceme dar benim.
Abdurrahim Karakoç
Rica
Çileyi koklayıp gül niyetine
Zindana girersen, beni de çağır.
Sabrı, kanaati bal niyetine
Ekmeğe dürersen, beni de çağır.
Bazen iki dünya sığar içime
Bazen iki güneş doğar içime
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan, beni de çağır.
Dostların var ise divanelerden
Gözyaşın aktıysa minarelerden
Binlerce senelik viranelerden
Bir şeyler sorarsan, beni de çağır
Ezelin ezelden öncesi vardı,
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
Zaman yumağına bizi kim sardı?
Aklını yorarsan beni de çağır.
Dışarda göz yanar, içerde yürek,
Taahhüt ehline tahammül gerek.
Mazlum yarasına merhem diyerek
Göz yaşı sürersen beni de çağır.
Beşinci Mevsim(sh.131)
Abdurrahim Karakoç
Ben Hep Seni Düşünürüm
Aşktan yana söz duyunca,
Ben hep seni düşünürüm.
Uçsuz hayaller boyunca,
Ben hep seni düşünürüm.
Yıldızlar kayar yüceden;
Renkler sıyrılır geceden;
Yüreğim sızlar inceden;
Ben hep seni düşünürüm.
Aklın ucu değer hiçe;
Yol ararım içten içe.
Kâinat uyur sessizce,
Ben hep seni düşünürüm.
Korkunun bittiği yerde,
Haz duyarım perde perde.
Bir mezar görsem bir yerde,
Ben hep seni düşünürüm.
Zaman hep sonsuza akar
Meyve dökülür, dal kalkar.
Çiçeklere bakar bakar,
Ben hep seni düşünürüm.
Rüzgâr eser ilden ile
Sağlıkta bitmez bu çile.
Vardan öte, Yokta bile
Ben hep seni düşünürüm.
Ben hep seni düşünürüm.
Uçsuz hayaller boyunca,
Ben hep seni düşünürüm.
Yıldızlar kayar yüceden;
Renkler sıyrılır geceden;
Yüreğim sızlar inceden;
Ben hep seni düşünürüm.
Aklın ucu değer hiçe;
Yol ararım içten içe.
Kâinat uyur sessizce,
Ben hep seni düşünürüm.
Korkunun bittiği yerde,
Haz duyarım perde perde.
Bir mezar görsem bir yerde,
Ben hep seni düşünürüm.
Zaman hep sonsuza akar
Meyve dökülür, dal kalkar.
Çiçeklere bakar bakar,
Ben hep seni düşünürüm.
Rüzgâr eser ilden ile
Sağlıkta bitmez bu çile.
Vardan öte, Yokta bile
Ben hep seni düşünürüm.
(Seni Aradım)
Omuzumda sevda yükü
Yollarda Seni aradım.
Beste beste, türkü türkü
Tellerde Seni aradım.
Girdim yeşilden sarıya
Sordum ölüye, diriye
Çiçeği verdim arıya
Ballarda Seni aradım.
Aşk yalımı girdi cana
Gönlüm döndü gülistana
Gece-gündüz yana yana
Küllerde Seni aradım.
Yorulup demedim, yeter
Hasretin gözümde tüter
Kerem'den, Mecnun'dan beter
Çöllerde Seni aradım.
Bahçem çiçek, bağım gazel
Birleşir ebetle, ezel
Ayırmadım çirkin, güzel
Kullarda Seni aradım.
Ulaşmak için rahmete
Katlandım bin bir zahmete
Karışıp söze, sohbete
Dillerde Seni aradım.
Yollarda Seni aradım.
Beste beste, türkü türkü
Tellerde Seni aradım.
Girdim yeşilden sarıya
Sordum ölüye, diriye
Çiçeği verdim arıya
Ballarda Seni aradım.
Aşk yalımı girdi cana
Gönlüm döndü gülistana
Gece-gündüz yana yana
Küllerde Seni aradım.
Yorulup demedim, yeter
Hasretin gözümde tüter
Kerem'den, Mecnun'dan beter
Çöllerde Seni aradım.
Bahçem çiçek, bağım gazel
Birleşir ebetle, ezel
Ayırmadım çirkin, güzel
Kullarda Seni aradım.
Ulaşmak için rahmete
Katlandım bin bir zahmete
Karışıp söze, sohbete
Dillerde Seni aradım.
Demedi Deme
Korkuyorum belki yarın geç olur
Geleceksen bir gün önce gelsene. Yaralıya yol gözlemek güç olur Geleceksen bir gün önce gelsene. Kar yağar, çığ düşer yollar açılmaz. Seller iner derelerden geçilmez Senet yoktur ömre vade biçilmez Geleceksen bir gün önce gelsene. 'Can kuşu kafeste durmaz' demişler 'Kaçan kuş kafese girmez' demişler 'Son pişmanlık fayda vermez' demişler Geleceksen bir gün önce gelsene. |
Abdurrahim Karakoç
|
(ikininbiri)
Can özünden besmeleyi çekende
Dil yanmazsa ben yanarım sultanım
Hak uğruna bir sefere çıkanda
Yol yanmazsa ben yanarım sultanım
Arzuhalim ulaşırsa divana
Korkarım ki taban değer tavana
Çiçeğimden zerre girse kovana
Bal yanmazsa ben yanarım sultanım
Göz utanır gönül dostu görünce
Can tutuşur candan selam gelince
Bülbül olup bir bahçeye girince
Gül yanmazsa ben yanarım sultanım
Aşıklık içimde doğduğu zaman
Taş yanar göz yaşım yağdığı zaman
Mızrabım sazıma değdiği zaman
Tel yanmazsa ben yanarım sultanım
Üzülmedim erkenine geçine
Akıl yordum herşeyine hiçine
Söküp yüreğimi atsam içine
Göl yanmazsa ben yanarım sultanım
Alev alev ruhta, canda bu ateş
Bakmakla görülmez bende bu ateş
Bırakılsa hangi günde bu ateş
Yıl yanmazsa ben yanarım sultanım
Dosta mektup yazma vakti gelirse
Yazar postalarım kısmet olunsa
Mektubumun mahiyetin bilirse
Pul yanmazsa ben yanarım sultanım
Abdurrahim Karakoç
Mektup Derken Şiir Oldu Bak Yine
Mektup derken şiir oldu bak yine
Darılırsan ben ölürüm unutma
Taze sarmaşığım hoyrat bedene
Sarılırsan ben ölürüm unutma
Bir gün güneş olur göğe doğarsın
Bir gün yağmur olur yola yağarsın
Bir gün çiçeklerden koku sağarsın
Yorulursan ben ölürüm unutma
Kılıç ağzı yoldur ok ucu meydan
Dikkat et sen benim canımsın ey can
Koyakta kekliksin kayada ceylan
Vurulursan ben ölürüm unutma
Aşk denince akli bırak deli ol
Işık ışık gökten inen dolu ol
Boz bulanık akan yağmur seli ol
Durulursan ben ölürüm unutma
Dinlemek zor anlamak zor yar beni
Göreceksen dertte gamda gör beni
Gönül toprağıma yaptım türbeni
Dirilirsen ben ölürüm unutma
A.Karakoç
Aşk Yarası
Yüreğimden aşk kurşunu yedim ben
Doktor ağlar, merhem ağlar yarama.
Dilekçemi gökyüzüne verdim ben
Yağmur ağlar, meltem ağlar yarama.
Gözyaşları kirpiklere dizilir
Damla damla yanaklara süzülür
Ruh röntgenim duygulara çizilir
Zülüf ağlar, perçem ağlar yarama.
Yazan kalem kesin yazmış fermanı
Kimse sorsam ”yoktur” diyor dermanı
Anlatsam çıldırtır dağı – ormanı
Yangın ağlar, deprem ağlar yarama.
Aşk yarası ilaç kabul etmezmiş
Bir gelirse daha dönüp gitmezmiş
Tıb ilminin aklı fikri yetmezmiş
Hatip ağlar, ebkem ağlar yarama…
Abdurrahim Karakoç
Aşk Hikayesi
Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!
Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!
Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!
Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!
Abdurrahim Karakoç
ŞİİR
Uyuyan göllere ay ışığında
Sevginin resmini çizsem kim anlar?
Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında
Yağmurun saçını çözsem kim anlar?
***
Bir mekan kaplamış ne varsa nerde
Kendi ötesini saklar her perde
Sonsuzluğun sona erdiği yerde
Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar?
***
Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası
Eklenir yarama her dost yarası
Et oldum bıçakla kemik arası
Cellatla ahdimi bozsam kim anlar?
***
Doğumda yalan var, ölümde gerçek
Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek
Kırık gönülleri toplayıp tek tek
Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar?
***
Gün geldi zamanı gömdüm kabire
Dağ oldu aklımın verdiği fire
Bağlasam telaşı çelik zincire
Sabrın derisini yüzsem kim anlar?
***
İçte deprem olur dışın düğümü
İhlâssız çözülmez işin düğümü
Aklımdan geçeni, düşündüğümü
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?
Abdurrahim Karakoç
Dağ ile Sohbet
Beyaz karlı, kara çamlı iri dağ
Heybet nedir, ne değildir? . De hele. Geceleri yapayalnız kalınca Uzlet nedir, ne değildir? . De hele. Hiç başın ağrır mı, yoruldun mu hiç? Birine küstün mü., darıldın mı hiç? Sevdin mi, öptün mü, sarıldın mı hiç? Hasret nedir, ne değildir, de hele. Neşeyi ne tartar, gamı kim ölçer Acı söz yarası kaç yılda geçer Beklemek sancıdır, ayrılık hançer Gurbet nedir, ne değildir? . De hele. Düşlerine aldandın mı uykunun? Kucağında büyüdün mü korkunun? Taşınması zor mu zillet tokunun? Dehşet nedir, ne değildir? . De Hele. Ormanın var, pınarın var, kuşun var Dört mevsimde bulut saçlı başın var Bilmem amma bir uzunca yaşın var Mühlet nedir, ne değildir? . De hele. | ||||||
Abdurrahim Karakoç
|
Gel benim ruhumun gerçek sesi gel
Yıllardır sönmeyen alevim, korum
Gel benim ömrümün hikayesi gel
Şiirim, sonsuzum, gerçeğim, zorum
Gökle yerin birleştiği kavşakta
Seni bulup bulup kaybediyorum.
İlkin rüzgar değil sanki nefesti;
Bir kez başlayınca estikçe esti...
Sonra bir upuzun karanlık bastı;
Sürdü hep aynı düş, hep aynı yorum
Şimdi duraklarda her akşam üstü
Seni bulup bulup kaybediyorum.
Yitiksin baharlar, güzler içinde
Resimler, şarkılar, sözler içinde
Bazen bir iz görüp izler içinde
Cevap vurgusuyla titriyor sorum
Sonra en tanıdık yüzler içinde
Seni bulup bulup kaybediyorum...
/ Bekir Sıtkı Erdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder